Reklamı Kapat

Astro Merkez

Parapsikoloji, Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm, Astral Seyahat, Telepati, Reiki, Telekinezi, Büyü, Maji, Meditasyon, Yoga, Astroloji, Fal, Paganizm, UFO

http://turkasoft.somee.com/logo.png

Astro Merkez

Teleportation

 
         
 
 

 

 
Gemi mürettebatını Atılgan'dan istenen yere, oradan da tekrar geriye ışınlayabilen ışınlama cihazı, günümüz teknolojisine göre imkansız.
 

Enterprise'in imkansız gibi görünen teknolojisi, hiç kuskusuz ışınlama... Günümüzün bilimadamları, bir insanı atomlarına ayırıp, başka bir yerde birleştirebilmenin hiç bir zaman mümkün olamayacağını söylüyorlar. İnsanı gideceği yerde birleştirebilmek için, toparlanamayacak kadar çok bilgi gerekiyor.

Bununla birlikte, 1995'te bir IBM fizikçisi olan Charles Bennett, kuantum mekaniğinde özellikleri birbirine bağlı olan karmaşık elektronlardan bir çift yaratılabilmesinin mümkün olduğunu söyledi. Bağlı elektronların birbirleriyle birleştirilebilmesiyle iki özdeş çift yaratılabilecek. Buna rağmen sadece tek bir elektron kopyalanmış oluyor, bütün bir insan vücudu değil.

Uzay Yolu'nun tüm fantastik teknolojileri arasında, kuşkusuz hiçbiri hayatımızda ışınlanma kadar iz bırakmamıştır. Diziyle hiç ilgisi olmayan insanlar bile bir kez olsun "Işınla beni, Scotty!" demişlerdir. Ve kimbilir kaç uçak yolcusu on saatlik yolculuk yerine ışınlanmayı dilemiştir?

Sitenin bir yerlerinde daha yazdığımız gibi, orijinal dizinin yaratıcıları Atılgan'ın iniş kalkış efektlerinden tasarruf etmek için bu teknolojiyi yaratmışlardı. Bir kaç düğmenin aşağı kaydırılması ve parlak bir ışık hüzmesi, mürettebatı bir gezegene yollamak için tüm gerekendi.

 

Uzay Yolu evreninde ışınlama cihazları dört parçadan oluşur:

- Vücuttaki her bir molekülün bir "anlık fotoğrafı"nı alıp kaydeden TARAYICI,

- bu parçacıkları ortadan kaldırıp madde akımına dönüştüren bir ENERJİ VERİCİ,

- bedene gönderilmeye hazır olana kadar bu akımı belli bir yerde tutan PARÇACIK TAMPONU,

- ve madde akımını hedefine odaklayıp orijinal haline geri getiren bir dizi "PED".

Bu en azından, Star Trek:TNG - tecnical manual'dan edinebileceğimiz bilgidir. Uzay Yolu'nun bazı bölümlerinde değişik açıklamalara da rastlanabilir. Örneğin Yeni Nesil bölümü "Lonely Among Us"da yollananın bir madde akımı değil saf enerji olduğu söylenmektedir. Orijinal dizinin "The Enemy Within" bölümünde ise en azından bilgi olduğundan söz edilir.

"Star Trek Fiziği"nin yazarı Lawrence Kraus'a göre yaşayan, nefes alan bir insanı ışınlama şansımız sıfır (çok düşük falan değil: SIFIR!). Buna rağmen modern bilim başka bir çeşit ışınlamayı başardı: bir yerden diğerine, ikisi arasında bir bağlantı olmadan, fiziksel değişim gerçekleşmesini sağlayan bir ışınlama (cümle anlaşılmaz oldu, farkındayım ve toparlıyorum:)).

California Teknoloji Enstitüsü Araştırmacıları ışınlamayı başardıklarını açıkladılar. Işınladıkları şeyse bir insan veya nesne değildi: bir fotonun veya ışık parçacığının sahip olduğu "kuantum"du...

Bu başarı kuantum mekaniğinin (=Newton kanunlarının geçersiz kaldığı çok küçük parçacıkları incelemede kullanılan kurallar) alışılmamış bir özelliği sayesinde gerçekleştirildi. Kuantum mekaniği tamamen anlamsız ve fizik hakkında tüm bildiklerimize ters görünebilir, ama işe yarıyor...

Bu özellik "kuantum karmaşası" adını almış ve atomu oluşturan bir parçadan iki ikiz parçacık yaratınca meydana geliyor. Bu gibi parçacıkların kuantum özellikleri, aralarındaki uzaklığa bağlı olmaksızın, zıt oluyor. Birini değiştirince, diğerini de anında değiştirmiş oluyorsunuz - parçacıklar evrenin iki ucunda bile olsa etki anında görülüyor! Einstein bu olay için: "uzak ve hayalet gibi bir hareket" demişti.

Bu paradoks elli yıldan beri kağıt üzerinde kalmıştı, ancak nihayet bu olayın zamanın doğuşundan beri gerçekleştiği ve insanlar tarafından ışınlama araştırmalarında kullanılmayı beklediği nihayet kanıtlandı.

california'lı bilim adamları bir adım ileri gitmeyi de başardılar: Araştırmacılar, bir giriş ışınını iki "karışmış" ışının yarısıyla birleştirip yeni oluşturulan ışının bilgilerini klasik iletişim kanalları üzerinden yolladılar. Alıcı sinyali ikinci "karışmış" ışınla birleştirince, orijinal giriş ışını yeniden yaratılmış oldu!

Bu olay bir elmayı, bir laboratuar faresini ya da Kaptan Janeway'i ışınlamaya benzemese de, geleceğin süper hızlı ve süper güvenli iletişim sistemlerine (hatta kuantum bilgisayarlarına) giden yolu açtığı kesin...

                                            - Kuantum Teleportasyon -

                                         
İkiye bölünerek  polarize olmuş iki zıt  fotonun polarizasyon yönleri doğrultusunda iki ayrı ışık dalgasına yapılan ölçümlerin benzeşmesinden yola çıkılarak ''farklı yönlerde hareket eden her iki  foton gurubu arasında bir polarizasyonel benzeşimin olması dolayısıyla''  bu deneysel fotonlar arasında  bir çeşit  telepati benzeri bir anlık etkileşimin olduğu varsayılmaktadır.

Fakat ben kendi adıma bu  foton çifti deneylerine ait yorumda Einstein ustanın yanında yer aldığımı belirtmeliyim.Yani fotonlar arasında bir çeşit karşılıklı bilinmeyen bir anlık etkileşim olduğunu kabül etmek tam bir deli saçmasıdır.Yani bunun bence hiç bir mantığı yoktur.Aslında ortada böyle bir ikiz parçacıklar etkileşimi söz konusu değildir.Mesele tamamen yorumsal bir yanılgıdan doğmaktadır.Konuyu biraz daha açacak olursak temel mesele Heisenberg 'in belirsizlik kuramındaki yanılgılardan ortaya çıkmaktadır.Ki Heisenberg'in kuramı teoriksel açıdan pratik uygulamaların yorumunda yapılan kestirme bir çıkış yolu olarak kabül edilebilir bir yaklaşım olmakla beraber ben ''belirsizliğin'' kuantum dünyasının kendi doğasına has bir özellik olduğundan daha çok, bizim ölçme metodlarımızın sınırlılığından ve kesin bilgiye ulaşabilme zorluğundan  kaynaklanan bir durum olduğunu düşünüyorum.Heisenberg'in belirsizlik kuramına göre bir kuantum sisteminde (ışık fotonları üstünde) bir ölçme sözkonusu olmadıkça o sistem hakkında bilgi elde etmek olası olmamakla beraber sistemin hangi durumda olduğunuda bilemeyiz, ve işin en can alıcı noktası ise sistemin o anki durumu belirsiz olmakla birlikte biz ölçüm yaptığımız anda olası yüzlerce potansiyel durumdan biriyle karşılaşmaktayız.İşte EPR kuramını ve karşılıklı foton telepatisi kuramını doğuran yorumsal anlayış Heisenberg'in bu belirsiz durumlar parametreleri anlayışından doğmaktadır.Şimdi kendimize soralım tek bir polarizasyon düzlemine sahip bir ışınım demetini bir kristalden geçirip iki ayrı eşit parçaya böldüğümüzde ve bu farklı yönlerde yol alan her iki ışınım demetine ait fotonların polarizasyon düzlemleri biz o fotonlar üstünde ölçüm yapmadıkça  o fotonlar olası durumların tümünü içeren bir belirsizliğe sahipmidir? Heisenberg ölçüm yapmadıkça fotonlar herhangi bir duruma sahip değillerdir diyor  yani yapılan ölçüm olası potansiyel durumlardan herhangi birini bizim algılama düzlemimiz içinde çökerterek karşımıza çıkaracaktır.Ama bu herhangi bir durum olabilir? En azından Heisenberg böyle diyor.

Ben Heisenberg' i  << anlayamadığımız evreni anlama yönünde en azından belirsizlik prensibi adı altında da olsa bir anlaşılmazlığı  anlaşılır bir sisteme oturtması açısından>> taktir ediyorum.Ama bu bence pratik sonuçları bakımından kullanılabilir bir matematiksel alt yapı oluştursada yetersiz ve tam olmayan bir anlayıştır.Böylece kuantum fiziğini Schrödinger'le birlikte tümüyle olasılık dalgaları ve ihtimal alanlarına dönüştürmüş olursunuz.Zira bizim için ulaşılması ve ölçümlenmesi çok güç olan bu mikroskopik alanda dalga fonksiyonlarıyla iş görmek ve bazı tanımlar geliştirmek daha kolaydır.

Kuantum teleportasyonunu gündeme getiren EPR deneyinde yapılan şey yan yana duran iki parçaçığın birbirlerinden ayrıldıktan sonra bile ortak bir sistem olduğunun gösterilmesi idi.Bu ortaklık iki cisimden biri üzerinde yapılacak değişiklik ve ölçümlerin diğer parçacığın fiziksel halini de ortaya koyuyor olması şeklinde ifade ediliyordu. Üstelik iki parçacık  arasındaki uzaklık ne olursa olsun, hatta isterse ancak ışık yılları ile ölçülebilecek uzaklıkta olsun, sonuç değişmeyecekti.Bir başka ifadeyle  ile eğer parçacıkların toplam impulsu biliniyorsa, parçacıklardan birinin impulsunun ölçümü ile diğer parçacığın impulsu da biliniyor olacaktı.

Bu doğrultuda ki benimde katıldığım ve destek verdiğim Einstein ve arkadaşları tarafından  da ileri sürülen düşünceye göre kuantum teleportasyonun anahtarı olarak görülen EPR kuramının yorumsal sonuçları tam bir bilimsel yorum hatasıdır.Çünkü gerçekte olan şey şuydu: Her iki parçacığında impulsları ölçümden öncede daha sonraki ölçüm değerlerine uyacak şekilde mevcuttu çünkü aksi halde impulsların(polarizasyon yönlerinin) ancak ölçüm sırasında ortaya çıktığı söylenecek olursa her iki parçacığın arasında sonsuz hızla bir haberleşme, bir ''uzak etki'' olduğunu söylemek gerekecekti.Bu da kabül edilemez bir şey!!

                                          --- Gravitik teleportasyon --

Sonuç olarak iki ışınlama kabini arasında madde nakli mümkündür.Fakat bu madde nakli kuantum ışınlama anlayışı ile gündeme getirilebilecek teknik bir hadise değildir.Zaten maddeyi atomlarına, moleküllerine yada bir enerji köpüğü düzeyine dek ayrıştırıp daha ötedeki bir noktaya taşımayı ve yeniden yapılandırmayı ve bu kuantik köpüğü, bu atomları, molekülleri tekrardan bir araya getirip yeniden bir cisim ortaya çıkarmak!Veya daha başka bir şekilde belli bir bilgi iletimi doğrultusunda bir üç boyutlu faks makinesini andıran bir metodla maddeleri bir başka noktada yeniden inşa etme düşüncesi aslında amacını aşan çok daha büyük bir teknolojik hadiseyi gündeme getirmektir.Böyle bir makineyle bir maddeyi bir mekandan diğerine aktarmayı, hızlıca iletmeyi düşünmekten öte insanlığın sanayi ve üretim kavramını bile tamamen değiştirebilirsiniz.Ve bu sistemle insan beynindeki bilgi ve şuur komposizyonunu ifade eden moleküler kimyayı koruyarak kişinin diğer teleportasyon kabini içinden istenilen gençlikte bir beden formu ile çıkması sadece ufak bir moleküler dizin ayarlamasıyla sağlanabilir.Bu da bir açıdan ölümsüzlüğün bir başka yolunu bulmak demektir.Yani bugünkü ışınlama mantığı tamamen amacının ötesine taşan bir teknolojik yeniliği tasarlamak demektir.Zira böyle bir teknoloji zaman yolculuğundan bile daha büyük bir bilgi ve teknoloji düzeyini gerektirir.Benim araştırmalarımda izlediğim yol gereği bir düşünceyi olumsuzlarken onun alternatifinide izah etmek mecburiyetinde hissederim kendimi.Ki böyle bir alternatif varsa!! Evet benim kendi amatör araştırmalarım madde nakli derken bu nakil işleminin Kuantum ışınlama anlayışından çok genel göreceliksel bir anlayış zemininde doğan kuantum solucan delikleri anlayışının madde nakli ve iletiminde kullanılacağını düşünüyorum.Benim Teleportasyon kuramıma göre  madde nakli şöyle olabilir:   ...kısaca diyebilirizki ışınlama; maddeyi kimyasal çözündürmeye uğratmadan orijinal fizik yapısını koruyarak manyetik rezonans enerjisiyle maddenin atom-altı zerrelerinin enerjisine ait ‘n’ boyutunu belirleyen ana vibrasyon hızı üstünde değişiklik yaratarak maddeyi farklı bir zaman çerçevesi(fazı) içerisine kaydırıp ''gravitasyonel bir dalga sapanı etkisiyle'' uzaktaki alıcı kabine doğru rezonanssal bir çekim etkisi altında kaydırmaktır.

Bu fikirler açısından bakıldığında  madde nakli konusuna dair bir ''Kuantum Teleportasyon'' anlayışından çok bir ''Gravitik Teleportasyon'' anlayışını geliştirmenin esas olduğu ortaya çıkmaktadır.

Kaynak: www.zamandayolculuk.com/cetinbal

 
Bugün 92710 ziyaretçi (211441 klik) kişi burdaydı!

Astro Merkez Sitemap | Konu Başlıkları

Siteni Ekle
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol